Kategoriler

İSMET ÇAMBEL

Kulluk Bilinci ve Allah(c.c) Rızası İçin Yaşamak Şuuru

 

قُلْ اِنَّ صَلَاتٖى وَنُسُكٖى وَمَحْيَایَ وَمَمَاتٖى لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ      

Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah(c.c) içindir.”(En’am-162)

 

Kulluğun serlevhasını teşkil ediyor adeta bu ayet. Allah(c.c) için, Allah(c.c) adına yaşanan bütün anları, mekânları içine alan bir bilinçle hayata yön vermenin adı kulluk.

 

Kul ve bilinç kelimeleri arkasından bu tamlama bize neyi ifade ediyor. Bu konuyu izaha çalışalım:

Kul, mahluk, insan, köle, bende, emir altında bulunan, tâbi, mensup, hizmetçi gibi manalara gelir.
Sultana bağlı askerlere Kapı kulu denirdi.


Bende kelimesi de kul demektir. Bendeniz, kulunuz demektir. Bu tabir bugün bile tevazu ifadesi olarak kullanılmaktadır.


Emir kuluyum demek, emir altında çalışıyorum, benim de âmirim var demektir.
Ben Ali beyin kuluyum demek, ben Ali beyin hizmetçisiyim demektir.
Padişahlar, tebasından olan sadık yardımcıları için "Kulum" tabirini kullanırlardı. Burada kulum, sağ kolum demektir.


Bilinç ise; İnsanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur. 2. Bir toplumdaki ruhsal etkinliklerin veya ruhsal durumların bütünü. 3. Dimağ. 4.Temel bilgi, temel görüş. 5. ruh b. Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci, şuur (Büyük Türkçe Sözlük Bilinç Maddesi)

 

O halde Kulluk bilinci tabiri bize acizliğinin farkına varabilme, Sahibinin emri altında olduğunu unutmama ve ona karşı vazifelerini ifade ediyor. Şu durumları ise tarif kendiliğinden dışarıda bırakıyor:

 

1-Taklit üzere- enginliğini ve sınırlarını kavramadan -yaşanan bir hayat

Çünkü taklitle sürdürülen bir hayat çizgisi çok çabuk değişebilir. Bazen kuvvetli esen bir rüzgâr kolay bir şekilde onu gideceği hedeften uzaklaştırabilir. Bu aşamada zihnin ve kalbin sürekli doyurulması gerekmektedir. Zira kulluk bilinçli eylemlerin bütünüdür.

 

Bütün peygamberler aynı zamanda bu taklit zihniyeti ile mücadele etmişlerdir. Şu ayete kulak verelim:

وَاِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً قَالُوا وَجَدْنَا عَلَيْهَا اٰبَاءَنَا وَاللّٰهُ اَمَرَنَا بِهَا قُلْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَاْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ اَتَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ

‘’Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah(cc) da bize bunu emretti” derler. De ki: “Şüphesiz, Allah(c.c) çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah(c.c)’ın üzerine mi atıyorsunuz?” (A’raf-28)

 

Babalarımız, önderlerimiz, liderlerimiz deyip de haktan sapanlara Mevla yine cevap veriyor:

وَاِذَا قٖيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَاءَنَا اَوَلَوْ كَانَ اٰبَاؤُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ شيءاً وَلَا يَهْتَدُونَ

Zira onlara, "Allah(c.c)’ın indirdiğine ve Elçisine gelin!" denildiğinde, "Atalarımızdan gördüğümüz inançlar ve fiiller bizim için kâfidir" diye cevap verirler. Ya ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yoldan uzak kimseler idiyseler de mi? (Maide-104)

 

Allah (celle celaluhu) bilinçsiz, şuursuz bir kulluk istemiyor. Kulluğumuzu her gün Kuran ve sünnet ile bilemeli beynimizi ve ruhumuzu uyuşturan şeylerden kaçınmalıyız.

 

Günümüzün hızla gelişen teknolojisi nimet yönünün yanında birçok zararlı alışkanlıklara kapı araladı. Telefon, internet derken baş döndürücü bir hızla ilerlemekte. Teknoloji kimi zaman bir girdap gibi yeni ve taze beyinleri içine çekmektedir. Unutmayalım ki salim bir akıl ve ruh ile gerçek kulluk sergileyebilir. Kulluğumuzu sadece Allah(c.c)’a has kılabilmek için pusulalarımızı sık sık kontrol etmeli zararlı sinyallerden uzak durmalıyız.

 

2-Müstagni bir şekilde (ihtiyaç hissetmeden) takınılan tavırlar

Bu durum insanı kulluktan uzaklaştırır ve nihayetinde kendisini ilah olarak bile görebilir. Dolayısıyla buna bir sınır çizmek zordur. Elde edilen şaşalı hayat, lüks araç gereçler, istediğini istediği an elde edebilme imkanı insanı ‘ben muhtacım’ hissinden hemen akabinde de kulluktan uzaklaştırabilmektedir. Olanca nimet karşısında kulluğu zedelememek nasıl olur diye bir soru aklımıza gelirse şayet; o zaman Kur’an’ı dinleyelim:

قَالَ الَّذٖى عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ اَنَا اٰتٖيكَ بِهٖ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ هٰـذَا مِنْ فَضْلِ رَبّٖى لِيَبْلُوَنٖى ءَاَشْكُرُ اَمْ اَكْفُرُ وَمَنْ شَكَرَ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهٖ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ رَبّٖى غَنِىٌّ كَرٖيمٌ

‘’Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman(a.s), tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.” (Neml 40)

 

‘Rabbim beni deniyor’ diyebilmek kulluğun aynası değil de nedir?

وَوَهَبْنَا لِدَاوُدَ سُلَيْمٰنَ نِعْمَ الْعَبْدُ اِنَّهُ اَوَّابٌ

Biz Dâvud(a.s)’a (oğlu) Süleyman(a.s)’ı ihsan ettik. (Süleyman(a.s)) ne güzel kuldu! Çünkü o, (tesbîhde, zikirde ve bütün vakitlerinde) daima (Allah(c.c)’a) yönelen (bir zât) di.(Sad-30)

 

Ve ne hoştur yaradan tarafından kulum diye çağrılmak ve ne güzeldir ‘o ne güzel bir kul’ diye anılmak. Evet, bir insan için en büyük makam en büyük rütbe kulluk. Mevla bize kul olmayı nasip etsin… Amin

 

Cenab-ı Allah(c.c) Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) ile ilgili bir ayette şöyle buyuruyor:

سُبْحَانَ الَّذٖى اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذٖى بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ

“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed(s.a.v)’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah(c.c)’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”(İsra-1)

 

3-Başıboş, sorumluluk bilincinden uzak hedefsiz bir hayat

Kulluk bilicinin diğer bir düşmanı ise idealsiz bir hayat anlayışıdır. Nebevi eğitim metodundan geçen İslam’a teslim olmuş Müslüman bireyler Rabbisi’ne, kendisine, ailesine ve nihayetinde bütün evrene karşı sorumluluklarını yerine getirirler. Böylelikle iç dünyalarında ve dış dünyada barışı gerçekleştirmişlerdir. Kendisiyle barışık olmayan insan toplulukları elbette barışa değil yeryüzünün ifsadına, neslin ve ziraatın bozulmasına hizmet ederler. Kur’an’ın isimlerinden biri zikir olması hasebiyle sürekli insana sorumluluklarını dolaysıyla kulluğunu hatırlatmaktadır. İşte o ayetlerden bir demet:

 اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًى

‘’İnsan, başıboş bırakılacağını ve dilediği gibi hareket edebileceğini mi sanır?” (Kıyamet-36)

 

اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُوا اَنْ يَقُولُوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ

“İnsanlar, (sadece) "İnandık!" demeleriyle bırakılacaklarını ve sınava çekilmeyeceklerini mi sanıyorlar?” (Ankebu-2)

 

اَلَّذٖى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْغَفُورُ

‘’O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.’’(Mülk-2)

 

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتّٰى نَعْلَمَ الْمُجَاهِدٖينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِرٖينَ وَنَبْلُوَا اَخْبَارَكُمْ

And olsun, biz sizden mücahid(cihad edenlerle) olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız).(Muhammet-31)

 

Sorumluluk bilinci deyince aklımıza elbette Allah(c.c)’ın sınırlarına riayet etmek, haramlardan sakınmak helal dairede yaşamak gelmektedir. Bu manada aklımıza ‘takva’ kelimesi gelmektedir. Takva, korkma, sakınma, Allah(c.c) korkusuyla günahlardan korunmak demektir. Muttaki, takva üzere yaşayan mü’min demek olur.

 

Takvada ilk akla gelen, haramları terktir. Bunu, mekruhlardan sakınma takip eder. Mekruh, çirkin bulunan, hoş karşılanmayan fiil, söz ve hâllere denir. Bunların terk edilmeleri de takvadandır. Daha sonra şüpheliler karşımıza çıkar. Bunların da mekruhlar gibi haramla bir başka komşulukları vardır. Hakkında kesin bir hüküm olmayan işlerde, takvaya uygun olanı, haram olma ihtimalini gözeterek o fiilleri terk etmektir. Sonra mübah ve helâl olanlar gelir. Bunlardan yeteri kadar istifade edip israftan sakınmak da takvadandır.

 

Rabbimiz kulları arasındaki üstünlüğü de takvaya bağlamıştır. Bu şu ayette beyan edilir:

يَا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰیكُمْ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ خَبٖيرٌ

‘’Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah(c.c) katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah(c.c) hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.’’ (Hucurat-13)

 

4-Ben merkezli bir yaşam algısı

Kulluğu zedeleyen diğer bir kötü sıfat da bencillik ve ben merkezli bir hayat telakkisidir. Zira her namazın her rekatında okuduğumuz Fatiha suresinde şöyle buyrulmaktadır:

اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ

Ya Rabbi! Yalnız Sana ibadet ederiz, ancak Sen'den yardım dileriz. (Fatiha-5)

 

İbadet ederim şeklinde değil ibadet ederiz şeklinde ferman buyurmuş Cenab-ı Allah. Dolayısıyla kulluğumuzu ‘biz’ bilinci ile yapmalı o selam yurduna(cennet) hep beraber girebilmenin mücadelesini gütmeliyiz.

 

5-Okumaktan uzak durup beynimizi ve kalbimizi aç bırakmak

Buradaki okuma sadece kitap okuma manasında değil kendisi, çevresini ve kainatı tefekkür yönü ile irdelemek araştırmak, fikir terleri dökmektir. Cenab-ı Mevla nazil buyurduğu ilk ayetlerde okumanın önemini ferman buyurmakta daha sonra:

كَلَّا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰى

‘’Gerçek şu ki insan fütursuzca azar’’(Alak-6) buyurmaktadır. Evet tefekkürsüz kalan insan azgınlık yolunda ilerler.

 

Mevlanın güzel kullarından ve şu ayete muhatap olma duası ile…

Bismillahirrahmanirrahim

 

يَا اَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ ﴿٢٧﴾ اِرْجِعٖى اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً ﴿٢٨﴾ فَادْخُلٖى فٖى عِبَادٖی ﴿٢٩﴾

وَادْخُلٖى جَنَّتٖی ﴿٣٠﴾

Allah (cc) şöyle der: “Ey huzur içinde olan nefis! Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!”  Haydi gir (salih) kullarımın içine; Gir cennetime!       (Fecr 27,28,29,30)

 

 

 

Özet
:
Resim
X
05421840164